OSTEOPOROZ VE ÖNEMİ
Kemikler, kasları yapısal olarak destekleyen, hayati organları koruyan ve hücrelerin çalışması için gerekli olan kalsiyumun büyük bir kısmını (% 99) depolayan yapılardır. Kemik bütünlüğünün bozulması ve özellikle kemiklerdeki kalsiyum kaybının artarak kemiklerin zayıflaması sonucunda kolaylıkla kırılabilir hale gelmesi ile oluşan iskelet sistemi hastalığına OSTEOPOROZ ( kemik erimesi) denir.
Osteoporoz, her iki cinsi ve tüm ırkları etkileyen ve sıklığı gittikçe artan, önemli mali yük getiren bir sağlık sorunudur. Yaş ile görülme sıklığı giderek artan osteoporoz, yaşlanmanın doğal bir sürecidir.Yaşla birlikte bağırsaklardan kalsiyum emilimindeki azalma, yetersiz kalsiyum alımı, deride D vitaminin sentezinin azalması,D vitamininin böbreklerde aktif formuna dönüşümünde azalma, menopozla birlikte azalan östrojen seviyeleri kemik erimesine sebep olmaktadır.
Yaş ile birlikte cinsiyet te önemlidir. Erkeklerde osteoporoz görülme sıklığı % 12.1 iken, kadınlarda %57 olarak bulunmuştur. Daha az olarak erkeklerde görülen osteoporozdan sıklıkla ikincil nedenler sorumludur: Kortizonlu ilaç kullanımı , aşırı alkol tüketimi, seks hormonlarının azalması, sigara kullanımı, ailede osteoporoz öyküsü, D vitamini eksikliği, tiroid ve paratiroid bezinin aşırı faaliyeti, romatolojik hastalıklar, Diyabet, kemik iliği kanserleri.
Erkek osteoporozunun %40’ında bir sebep bulunamaz ve bu olgular primer (birincil) osteoporoz olarak kabul edilir.
Irksal özellikler: Siyah kadınlarda hastalığın görülme sıklığı %30 -40 daha düşüktür, kemik kaybı daha yavaştır.Ayrıca toplumlar arasında farklılıklar gözlenmektedir.Şehir toplumlarında kırsal bölgelere göre daha fazladır. Bunun önemli nedenleri ; şehir insanın aktivitesindeki azalma, düşme ve travma sıklığında artış ve beslenme koşullarıdır.
Osteoporoz kemik kırığı olana kadar sesiz seyreder ve belirti vermez. En korkulan sonucu kemik kırığıdır. Tüm kemiklerde kırık olabilmektedir.Fakat en sık omurga, kalça, ve el bileğinde kırık gözlenir.Omurga kırıkları hafif bir yük kaldırma, eğilme, şiddetli öksürme gibi günlük aktiviteler ile görülebilir.Kalça kırıkları ise sıklıkla düşme sonucu gelişir. Kalça kırığına ikincil ortaya çıkan akciğer embolisi ve hastane enfeksiyonları ölüm riskini arttırmaktadır.Kalça kırığı gelişen hastaların üçte biri kalan yaşamını bağımlı olarak geçirmek zorunda kalır.
Kırığı etkileyen nedenler: Osteoporotik kırıkların oluşumunda tek sebep azalmış kemik yoğunluğu değildir. Birçok farktör rol oynamaktadır: Anne karnından itibaren çocuklukta ve büyüme çağında kalsiyumdan fakir beslenme, genetik faktörler ( vitamin D reseptörleri ve kemik kollajen yapısı), fiziksel aktivite azlığı, sigara kullanımı,aşırı alkol tüketimi,kortizonlu ilaç kullanımı, güneş ışığından mahrum kalmak ve aşırı zayıflık olarak sayılabilir.
Kemik gelişiminde çevresel faktörlerden en önemlileri kalsiyum tüketimi ve egzersizdir. Büyümenin hızlı olduğu yıllarda, gebelikte ve emzirme döneminde kalsiyum gereksinimi en fazladır.Doruk kemik kitlesine ulaştıktan sonra kemik mineral yoğunluğu her iki cinste bir süre korunur. 35 – 45 yaşları arasında azalmaya başlar. Adet kanamaları kesildikten sonra kemik kaybı yaklaşık yedi kat artar.
Tanı: Osteoporoz tanısı muayene yada radyolojik (röntgen ile) olarak doğrulanan osteoporotik kırık varlığında veya kemik mineral yoğunluğu (BMD) ölçümü ile konur. Tanı sonrası, kemik erimesi (osteoporoz) dışında kemik kaybı ve kırığa yol açan diğer sistemik hastalıkların mutlaka araştırılması gereklidir.
Osteoporoz için kimler risk altında?
- 45 yaş öncesi doğal ya da cerrahi menopoza giren bayanlar,
- 16 yaşından sonra adet görenler,
- İleri yaş, kadın cinsiyet,
- Zayıf yapılı ve beyaz tenli bireyler,
- Ebeveynlerde osteoporoza bağlı kırık saptanlar ( özellikle kalça kırığı),
- Sigara tüketenler,
- Fazla alkol tüketenler,
- Kalsiyum ve D vitamininden fakir beslenenler,
- Aşırı kafein ( kahve ve kolalı içecekler) tüketenler,
- Egzersiz yapmayan hareketsiz bireyler,
- Azalmış testesteron seviyesi saptanan erkekler,
- Kemik yıkımını hızlandıran ilaçları (kortizon, Lityum, tiroid hormonu, epilepsi ilaçları heparin türevleri) kullanan kişiler,
- Romatolojik hastalıklar (Lupus , Romatoid artrit) ,
- Kronik böbrek hastalıkları,
- Sindirim sistemi hastalığı olanlar ( kolit ve ince bağirsak hastalığı),
- Tiroid bezinin aşırı çalıştığı hastalar,
- Paratiroid bezinin aşırı çalıştığı hastalar,
- Tip -1 Diyabetli hastalar,
- Böbrek üstü bezi aşırı çalışan hastalar,
- Bazı kanser hastaları ( Multiple myelom ve metastaz yapan meme ve akciğer tümörleri)
Günümüzde dünyada 200 milyon osteoporozlu kadın olduğu öngörülmektedir. Bu hastalık nedeniyle oluşan kırık olgularına yönelik sağlık harcamaları ve işgücü kaybı, hastalığın kırık oluşmadan erken teşhisini ve önlenmesini ön plana çıkarmaktadır.
Kemikleri güçlü tutabilmek ve osteoporoz riskini azaltabilmek için çocukluktan başlayarak her gün düzenli olarak besinlerimizle kalsiyum, gün ışığından veya uygun kaynaklardan D vitamini alınması gereklidir.
Kemik sağlığı için gerekli kalsiyum, süt ve süt ürünleri tüketilmeden sağlanamaz.Bu ürünler aynı zamanda kalsiyumun en iyi kullanımı için gerekli fosfor, magnezyum, çinko, protein ve B grubu vitaminleri de içermektedir.
Kalsiyumun bağırsaklardan emilip kemiklerimizde depolanmasında D vitamininin önemi büyüktür.Günlük D vitamininin çoğunun( % 85) güneş ışığından alındığı unutulmamalıdır. Doğal gıda kaynakları arasında D vitamini bakımından zengin olanlar uskumru, somon, sardalye, palamut gibi yağlı balıklar, dana ciğeri ve yumurta sarısıdır. Ayrıca kemik sağlığı için yeterli ve dengeli protein tüketimi de önemlidir.
Egzersizin önemi: Her yaşta hem osteoporozdan korunmak, hem de genel sağlığa olumlu etkilerinden dolayı düzenli egzersiz yapmak önemlidir. Ağırlık egzersizleri, yürüme, jogging, dans, tenis ve merdiven çıkma egzersizleri önerilmektedir. İdeal olan haftada en az 3-4 defa egzersiz yapılmasıdır. Ancak , egzersiz programından önce bireylerin doktor kontrolünden geçmeleri önemlidir.