YAĞLI KARACİĞER VE ÖNEMİ

Karaciğer yağlanması dünyada her 100 kişiden 20 sinde,Türkiyede ise ultrasonografik değerlendirmelerde her 100 kişinin 48 inde görülen ve gerçekten yeterince önemsenmeyen birrahatsızlıktır.

Bahsedilen yüzde oranlar alkol dışı sebeplere bağlı karaciğer yağlanmalarına aittir.

Karaciğer yağlanması kalp damar hastalıkları,şeker hastalığı,karaciğer sirozu,başta karaciğer ve kolon(kalın barsak ) kanseri olmak üzere tüm kanser türlerinin gelişiminde tetikleyici rol üstlenmektedir.

Genetik yatkınlık zemininde karbonhidrat ve yağdan zengin beslenme,kadında haftada 14 kadeh ve üzerinde şarap, erkekte 21 kadeh ve üzerinde şarap eşdeğerinde alkol tüketimi,insülin direnci ve obezite,şeker hastalığı,hareketsiz yaşantı ve bozulmuş barsak florası karaciğer yağlanmasını kaçınılmaz hale getirir.

Karaciğer yağlanması devam ettikçe ve şiddeti arttıkça zamanla karaciğer dokusunda bozulma (inflamasyon, fibrozis) ve siroz gelişimi ve sonrasında karaciğer kanseri oluşumu gözlenebilmektedir.Siroz gelişmeden de yağlı karaciğerlerde karaciğer tümörleri oluşabilmektedir.

Görüntüleme yöntemleri ile karaciğer yağlanması saptanan bireylerin yüzde 18 inde karaciğerde doku bozulması(fibrozis), yüzde 10-15 inde ise siroz gelişmektedir.

Bu kadar hayati öneme sahip hasatlıkları davet eden bir bulgu olan karaciğer yağlanmasının önemi yeterince vurgulanmamaktadır.İlerleyen zaman içinde belki de karaciğer nakilleri sebepleri arasında ilk sıraya çıkabilecek olan bu durum saptanan bireylerin mutlaka hekim kontrolüne girmeleri ve düzenli takipleri çok önemlidir.

SAĞLIKLA KALIN

UZMAN DOKTOR DEMET ELVAN

Mesai saatleri: 09:00-19:00

Adres: İstanbul Caddesi Tan Sokak    Kemer Corner Sitesi İnci Blok No:23 Göktürk – Eyüp / İSTANBUL

Tel: 0 212 322 91 78

Cep: 0 533 730 91 88
Web  : 
www.drdemetelvan.com/

DİYABET(ŞEKER HASTALIĞI ) ve BÖBREK

Komplikasyonlarla seyreden şeker hastalığının en ağır hasar verdiği organlardan biri böbrektir.Tıp dilinde diyabetik nefropati olarak bilinen bu rahatsızlık erken dönemde çok sinsidir.En erken dönemde böbreklerin filtrasyon(süzme) görevi bozulmadan önce çok basit bir idrar tetkiki ile saptanır.Mikroalbuminüri safhası olarak bilinen bu dönemde hastaların herhangi bir şikayeti olmaz.İlerleyiş devam ettiği 5-10 yıllık zaman diliminde özellikle ayak bileklerinde belirgin vücut şişlikleri ve tansiyon(kan basıncı artışı) yükselmesi başlar. Hipertansiyon başlaması böbrek faaliyetinin iyice bozulduğu anlamına gelir.Tedavi edilmeyen hastalar hızla böbrek yetersizliğine girer ve diyaliz ya da transplantasyon(nakil) gerekir.Bu hastalarda kalp ve damar hastalıkları en önemli ölüm sebebidir.

Diyabetik nefropatinin erken teşhisi çok önemlidir.Mikroalbuminüri safhası dediğimiz erken dönemde kan şekerinin düzenlenmesi ve böbrek hasarını önleyici tedavilerin kişiye göre düzenlenmesi böbrek yetmezliğine gidişi yavaşlatacağı için çok çok önemlidir.

Diyabet hastalarımız düzenli kontrolleri ihmal etmektedirler.En geç 6 ayda bir hekimleriyle iletişime geçen Diyabet hastalarının yaşam kalitesi yükselir 🙂

Sevgiler sağlıklı günler

KOLON(KALIN BARSAK ) KANSERLERİ

Kalın-Bağırsak-Kanseri-Hakkında-Bilinmesi-Gereken-Herşey-4365

Kolon kanserleri tüm dünyada 3. En sık izlenen kanser olup her yıl 1 milyon yeni hasta bildirilmektedir.Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülen kolon kanserleri gelişme riski kırklı yaşlarda artmaktadır.Ortalama görülme yaşı 60-65 tir.
Yapılan epidemiyolojik çalışmalar kolon kanserlerinin yaklaşık %10 unun genetic yatkınlıkla ilgili olduğunu göstermiştir.Birinci ve ikinci drece akrabalarında ailevi polipozis(FAP)sendromu ve erken yaşta kolon kanseri olan bireyler genetic olarak yatkın Kabul edilmektedir.
Ayrıca iltihabi barsak hastalıkları olan ülseratif kolit ve crohn hastalığı olan kişilerde kanser riski artmıştır.
Diyetle ilgili risk faktörleri arasında yağ ve kolesterolden zengin az posalı beslenme,hareketsizlik ve fazla kilolu olmak, şeker hastalığı kolon kanseri riskini artırmaktadır.
Hastalık erken dönemde hiç bir belirti vermeyeceği gibi hafif bir karın ağrısı şişkinlik gibi şikayetlere yol açabilir.Ayrıca tümörün yerleşimine göre de kabızlık, dışkı çapında azalma, bulantı kusma,halsizlik kilo kaybı gibi belirtiler de olabilir.
Hastalık erken dönemde tanındığında tedavisi mümkün olduğu için ortalama riskli 50 yaş üstü bireylere şikayeti olmasa bile tarama önerilmektedir.Ayrıca birinci derece akrabalarında kolon kanseri ve adenom saptanan kişilere 40 yaşında taramaya başlamak gerekmektedir.
Kolon kanserlerinden korunmak için ne yapmalı?
-Yağdan fakir sebze ve meyveden zengin posalı, kalsiyumdan zengin(yoğurt vb) diyetle beslenmek
-Düzenli spor yaparak ideal kiloda olmak
-Diyabet varsa kanşekeri konrol altında tutulmalı
Ayrıca uzun surely aspirin kullanan bireylerde barsak kanseri gelişmesi  ve buna bağlı ölümlerin  yarı yarıya azaldığı gösterilmiştir.
ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR

D VİTAMİNİ

VİTAMİN D VE ÖNEMİ

Kalsiyum ve fosfor metaboizmasında çok önemli rolü olan Dvitamini eksikliği kendisini kas ve kemik ağrıları adele krampları ile gösterebildiği gibi hiç bir belirti de vermeyebilir.

Eksikliği kanda D vitamin düzeyi ölçülerek saptanır.

7ad374e2-0794-4961-b2e3-f86eeba0eac6Dvitamini yağda eriyen bir vitamindir.Cildimiz güneşin UVB ışınları sayesinde Dvitamini üretir. Bu üretim güneş ışınlarının dik  olduğu 11-15 saatleri arasında belirgindir.Üretilen Dvitamini böbreklerimizde aktifleşir ve görev yapmaya hazır hale gelir.

D vitamini içeren gıdaların sayısının az olması ve yeterince güneşe çıkılmaması Dvitamini eksikliğine sebep olur.

Uzun sureli Dvitamini eksikliğinin sadece kemik erimesi(osteoporoz) değil meme kolon pankreas kanserlerini,hipertansiyon ve kalp hastalıklarını,Tip 2 diyabeti(şeker hastalığı), tiroid hastalıklarını ve depresyonu tetiklediği bilinmektedir.

Güneşli günler…

HEMATÜRİ (İDRARDA KANAMA)

Hematüri idrarda kan bulunması şeklinde açıklanır. Bu durum idrarda direkt gözle görülebileceği gibi idrar renginin normal olduğu durumlarda idrar tahlili ile de saptanabilmektedir.

Gerek böbrekle ilgili gerekse böbrek dışı sebeplere bağlı olan idrar kanamaları mutlaka ileri tetkik ile değerlendirilmelidir.

Böbrekle ilgili sebepleri sıralayacak olursak`;
-travma
-böbrek taşları
-glomerülonefritler
-enfeksiyon(pyelonefrit)
-böbreğin iyi ve kötü huylu tümörleri
-Damarsal hasarlar(vaskulit ve böbrek damarlarındaki pıhtılar)

Böbrek dışı nedenleri sayacak olursak;
-travma(örneğin idrar sondasına bağlı kanama)
-prostat ve mesaneye ait enfeksiyonlar
-İdrar kanalları ve mesaneye ait taşlar
-prostat ve mesane kanserleri
Hastalarımızca çok önemsenmeyen basit bir idrar tetkiki ile birçok hastalık komlikasyona sebep olmadan erken evrede saptanabilmektedir.

Sağlıklı günler

VİTAMİNLERİN YAŞAMIMIZDAKİ YERLERİ

VİTAMİNLERİN YAŞAMIMIZDAKİ YERLERİVitaminler hücrelerimizin faaliyetleri için çok az miktarları yeterli olan, eksikliklerinde ise bazı sorunlara neden olan organik bileşiklerdir.Vücudumuzda ya hiç üretilmedikleri yada yeterli miktarda üretilemedikleri için besinlerle dışarıdan sağlanmaları gerekir.Sağlıklı vücut gelişimi, sindirim fonksiyonları, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşması açısından gereklidirler.Ayrıca protein, yağ ve karbonhidratların kullanılmasını da sağlarlar.Vitaminler vücutta yakılmazlar, yani vitaminlerden enerji (kalori) alınmaz.

Vücudun normal çalışması için vitaminlere ihtiyacımız olduğu gerçektir.Ancak vitaminler enerji kaynağı değillerdir.Yediğimiz besinlerden alınan besin ögeleridir.Uygun ve sağlıklı bir beslenme vücudun vitamin ihtiyacını karşılar.

Günümüzde insanların çoğu dengeli ve yeterli beslenmesine rağmen vücutlarının vitamin almadığı düşüncesiyle ilave vitamin kullanmaktadır.Oysa sağlıklı beslenen kişilerde yüksek dozda ek vitamin alımı yararsız ve tehlikelidir.Buna ilaveten bir vitaminin aşırı alımı başka bir vitaminin görevini ters etkileyebilir.Örneğin yüksek dozda E vitamininin K vitamini eksikliğine yol açarak kanamalara sebep olması.

Vitaminlerin aşırı alımıyla vücudumuzda oluşabilecek bazı sorunlar, bu bileşiklerin bazılarının yağda eriyen özellikte olmalarından kaynaklanır.Yağda eriyen vitaminler A,D,E,K vitaminleridir.Pişirmeye dayanıklı olan bu vitaminler yağlarla emilirler, lenf dolaşımıyla atılırlar ve fazla alındıklarında karaciğerde depolanırlar.Balık, tereyağı,yumurta,süt,peynir,havuç,yapraklı sebzeler,domates,kayısı,muz ve patates A vitamininden zengindirler.Beslenmede yağın az yada hiç olmaması bu vitaminlerin eksikliğine yol açar.

A vitamini, fazlalığı bulanık görme, karaciğer bozuklukları, kemik hastalıkları, akciğer kanseri riskinde artışa sebep olurken,eksikliği ise enfeksiyon riskinde ve bazı göz hastalıklarının görülme sıklığında artışa sebep olur.

D vitamini, güneş ışınlarıyla deride sentezlenir.Kandaki kalsiyum düzenini ayarlar ve hücre gelişiminde rol oynar.Yumurta sarısı,süt,tereyağı,hayvan karaciğeri doğal kaynaklardır.Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir rahatsızlık yoksa D vitamini eksikliği olmaz.Fazla alındığında yumuşak dokularda kireç oluşumu, böbrek taşı ve damar sertliğine sebep olur.

E vitamini, antioksidandır ve hücre harabiyetini ve yaşlanmasını durdurur.Kalp hastalıkları riskini azaltır.Sıvı yağlar,tavuk,yumurta,kırmızı et,tahıl,sebze ve meyveler doğal kaynaklardır.Yüksek doz alımı K vitamini eksikliğine yol açar.

K vitamini, kanın pıhtılaşması ve kemik oluşumunda rolü vardır.Yoğurt ve kefir bağırsaklarda bakterilerin K vitamini üretimini artırır.Karaciğer,peynir,marul,lahana ve yeşil çay doğal kaynaklarıdır.Eksikliği nadir görülür, kanamaya eğilim artar.

Suda eriyen vitaminler B (B1,B2,B3,B5,B6,B7(biotin),folik asit,choline,B12) ve C vitaminleridir.Bu vitaminler pişirmeyle bozulurlar.

B ve C vitaminlerinin vücutta birikimleri çok nadirdir.İdrar yolu ile atılırlar depolanmaları az olduğu için gereksinim fazladır.Özellikle B vitamini eksikliğine sık rastlanmaktadır.Vitamin B12 dışındaki B vitamini eksiklerinin belirtileri bazen birkaç günde ortaya çıkar.B12 vitamin deposu ise kişiye bir yıldan uzun süre yeterli olmaktadır.C vitamini eksikliğinin belirtileri birkaç haftada ortaya çıkmaktadır.

VİTAMİNLERİN YAŞAMIMIZDAKİ YERLERİ .   B grubu vitaminler hububat, kuruyemiş, baklagiller ,süt ,yumurta ,peynir karaciğer et,yeşil sebzelerde bulunurlar.Eksikliklerinde kan hastalıkları (anemi) ve bazı nörolojik hastalıklıkların görülme sıklığı artar.C vitamininden zengin besinler;turunçgiller,kivi ve çilek başta olmak üzere taze meyve ve sebzelerdir.C vitamini güçlü bir antioksidan olup, bağışıklık sisteminin çalışmasında rol oynar.Eksikliğinde skorpit hastalığı, fazlalığında ise ishal, karın ağrısı, böbrek taşı oluşumu görülebilir.

Günümüzde yorgunluk,iştahsızlık,uykusuzluk,kilo kaybı gibi semptomları olan bazı bireyler ilave vitamin kullanmaktadırlar.Bu durum çok kez bazı hastalıkların teşhis ve tedavilerinin gecikmesine neden olmaktadır.

*Enfeksiyon hastalıkları (Viral hepatitler,Tüberküloz,AIDS,Mononükleoz,Brusellia)

*Tiroid bezi hastalıkları

*Diyabet (şeker hastalığı) ve hipoglisemiler

*Böbreküstü bezi bozuklukları

*Hipofiz bezi bozuklukları

*Kan hastalıkları (kansızlık,kan kanseri)

*Kronik böbrek hastalıkları

*Kronik karaciğer hastalıkları

*Kanserler (özellikle lenfoma)

*Kalp hastalıkları

*Sinir sistemi hastalıkları

*Psikiyatrik hastalıklar (depresyon,anorexia nervoza)

*İlaç etkileşimleri ve ilaç yan etkileri

Sonuç olarak hekim tarafından önerilmedikçe yüksek dozlarda vitamin kullanımı ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmekte ve birtakım hastalıkların teşhis ve tedavilerini geciktirmektedir.Vücutta eksiklik veya hastalık yoksa yüksek dozda vitamin almanın gereği yoktur.

ANEMİ (KANSIZLIK)

Halsizlik, bireylerin en sık tıbbi yardım istediği şikayetlerden birisidir. Birçok hastalık halsizlik yakınması ile belirti vermektedir. Halsizlik yakınmasına neden olan hastalıklar ele alındığında KANSIZLIK (ANEMİ) üst sıralarda yer alır. ANEMİ toplumumuzda ve dünyada oldukça sık görülen bir hastalıktır.Kan hastalıkları içinde en sık rastlanılan KANSIZLIK, kandaki hemoglobin miktarının veya kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarların) azalmasıdır.

   ANEMİ (KANSIZLIK)Hemoglobin , kanımızdaki  alyuvarlarda bulunan, tüm dokuların yaşaması için gerekli olan oksijeni  taşıma işlemini gerçekleştiren ,aynı  zamanda kana kırmızı rengini veren moleküldür.Anemi, hemoglobin miktarının kandaki düzeyi ölçülerek teşhis edilir.

      ANEMİ (kansızlık), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından  ,kan sayımı ile saptanan hemoglobin düzeyinin erkeklerde 13g/dl, kadınlarda 12g /dl’nin adlında olması olarak tanımlanır. Dünyada ,  anemi sıklığı kadınlarda % 30-40 erkeklerde ise % 20’dir.

 Anemi çoğu kez belirti vermemekle birlikte dokulara yeterli oksijen taşınmaması sonucu ortaya çıkan belirtilere sebep olmaktadır:

  • Halsizlik , yorgunluk,
  • Uyku hali,
  • Çarpıntı , nefes darlığı,
  • Baş ağrısı ,baş dönmesi,
  • Unutkanlık,dikkat eksikliği,
  • Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar,
  • Dilde renk değişikliği,
  • Ciltte solukluk,
  • Saç dökülmesi,
  • Tırnaklarda şekil bozuklukları,
  • Cinsel işlev bozuklukları

    Kansızlık yaşam kalitesini ve süresini olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. Teşhis edildikten sonra mutlaka sebepleri araştırılarak tedavisi planlanmalıdır.

Anemiye sebep olan durumlar:

  • A- Kan yapımının (eritropoez) yetersizliği:
  • Temel besin maddelerinin eksikliği (Demir, Vitamin B12 , folik asit eksikliği ),
  • Kemik iliği hasarı (iyonize radyasyon ),
  • Kemik iliğinin yetersizliği (ilaç kullanımı, fibrozis, tümör yayılımları),
  • Kalıtsal bozukluklar,
  • Endokrin hastalıklar (hipofiz ve tiroid bezinin yetersizliği) ,
  • Böbrek yetersizliği,
  • B –Kanamalar
  • Akut (ani gelişen ) kan kayıpları,
  • Kronik(uzun sürede oluşan) kan kayıpları demir eksikliğine sebep olarak kansızlık oluştururlar,
  • Düzensiz adet kanamaları,
  • Sindirim sistemi kanamaları (aspirin ve ağrı kesici ilaçlarla oluşan kan kayıpları,yemek borusu iltihabı ve kanseri, gastrit,mide ülser ve kanserleri, kalın bağırsak kanserleri)
  • C- Kan yıkımları (Hemoliz)
  • Hemoglobin bozuklukları,
  • Damar hasarı ve kimyasal ajanlarla oluşan kan yıkımları,
  • Lenf kanserleri esnasında oluşan kan yıkımları,
  • Bağ dokusu hastalıkları (Lupus) seyrinde gelişen kan yıkımları,
  • Otoimmün sebepler,
  • Dalak büyümesi,

ANEMİ (KANSIZLIK)

     Kansızlığın en sık nedeni  demir eksikliğidir. DSÖ, ferittin testi ile tarandığı takdirde demir eksikliğinin yüz kişinin 40 ‘ında görüldüğünü tahmin etmektedir. Çocuklarda henüz kansızlığa yol açmamış hafif dereceli demir eksikliği, büyüme ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyebilmektedir. Erişkin kadınlarda ise gebelik ve ciddi spor hariç fiziksel  kapasiteyi  fark edilebilir bir şekilde etkilemesi pek beklenmez.

       Vücutta demir ihtiyacı, bebeklik ve hızlı büyüme dönemlerinde, kadınların adet dönemlerinde, gebelikte en yüksektir. Yetersiz demir alımı  demir eksikliğinin en yaygın sebebi olup diyetin demirden fakir ve emilimi iyi olmayan demir içeren gıdalardan oluşması ile ortaya çıkar. Karaciğer, koyun ve dana eti, ıspanak, enginar, kurubaklagiller(özellikle yeşil mercimek), kayısı, mürdüm eriği, siyah üzüm, fındık fıstık, demirden zengin gıdalardır.

     Çaydaki tannik asit, kahve ve kırmızı şarapta bulunan polifenoller, mandıra ürünlerindeki kalsiyum demir emilimini azaltır. Mide asidini azaltan ilaçlar da demir emilimini bozabilmektedirler.

     Demir eksikliği büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde kullanım artışına bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca kansızlık sebepleri içinde de belirttiğim gibi, kan kayıpları (kadınlarda adet kanamaları ve sindirim sisteminden kaynaklanan sinsi kanamalar) da demir eksikliğine sebep olmaktadır.